Cemil Meriç; Kitaba dair

CEMİL MERİÇ; Kitaba dair.


BU ÜLKE (İletişim, 1985, 5.Baskı)
İlk kitap: hafıza.Şairler yoğurmuş dili, düşünceyi şairler uysallaştırmış. Beşiğinde Tanrıların dilini konuşmuş insan. Nazım en olgun meyvelerini verdikten sonra nesir doğmuş.Hantal, ürkek, acemi bir nesir.Nazım ifadenin çocukluğu: sevimli ve serkeş. Nesir, bütün nazımları kucaklayan bir orkestra: girift ve kamil.(sf.74)

Kitap istikbale yollanan mektup…smokin giyen heyecan, mumyalanan tefekkür.Kitap ve gazete…biri zamanın dışındadır, öteki “an”ın kendisi.Kitap, beraber yaşar sizinle, beraber büyür.Gazete, okununca biter.

Kitap fazla ciddi, gazete fazla sorumsuz. Dergi hür tefekkürün kalesi. Belki serseri ama taze ve sıcak bir tefekkür. Kitap çok defa tek insanın eseri, tek düşüncenin yankısı; dergi bir zekalar topluluğunun. Bir neslin vasiyetnamesidir dergi; vasiyetnamesi daha doğru mesajı. Kapanan her dergi, kaybedilen bir savaş, hezimet veya intihar. (sf.87)

Kelime ormanda uyuyan dilber; şair uzaklardan gelen şehzade.
Kelimeler benim sudaki gölgem, okşayamam onları öpemem.
Bir davet olarak güzel kelime ve dualarda muhterem.
Gönülden gönüle köprü, asırdan asıra merdiven.
Kelime, kendimi seyrettiğim dere. Kelime sonsuz, kelime adem. (sf.180)

Kuşlara benzer kelimeler, odana dolarlar bir akşam.Nereden gelirler bilinmez.
Kah çığlık çığlığadırlar, kah sesleri işitilmez.
Çiçeğe benzer kelimeler: turuncu, erguvan, beyaz.bir rüzgar sürükler hepsini.
Bulutlara güven olmaz.(sf.181)
Senin türben kelimeler.
Yuvarlanırken tırnaklarını kağıda geçirmek istiyorsun; kağıda, yani ebediyete.
Zavallı çocuk, bilmiyorsun ki ebediyet sümüklüböceğin izleri kadar aldatıcı. (sf.182)


UNESCO kitap yılında kitap için yazılmış en güzel eseri hatırlayamadı: “Susam ve Zambaklar” Ruskin’in en çok sevilen, en çok okunan kitabı.
Şöyle diyor Ruskin:
*“Seçiş hürriyetimizin hudutsuz olduğu tek dünya: kitaplar dünyası”
Ruskin kitapları ikiye ayırır:
*“Geçici olanlar, kalıcı olanlar. Geçiciler faydalı ve tatlı birer konuşma: Seyahatnameler, hatıralar. Bunlar kitaptan çok bir nevi mektup, bir nevi gazete.Kitap sohbet değil yazıdır.Birkaç sayfaya sığdırılmak istenen bütün bir hayat.Ebediyete yollanan mesaj.Kimsenin söylemediği ve söyleyemeyeceği gerçek.Yazar, o birkaç sayfayı kaleme almak için gelmiştir dünyaya.Mümkün olsa taşa kazır fikirlerini.

*Kütüphane bütün çağların, bütün ülkelerin ölümsüzleri ile dolu. Bu ulular bezmine kabul edilmenin tek şartı: Liyakat. Mabede bayağılar giremez.Diriler naziktirler, ölümsüzler titiz.Gerçekten severseniz konuşurlar sizinle.

*Yazar düşüncesini yardım olsun diye sunmaz. Bir mukafattır bu.Layık mısınız, değil misiniz? Anlamak ister. Tabiat da öyle değil mi? Altın neden toprağın derinliklerinde? Okurken araştırmaya çıkacağınız maden: yazarın düşüncesi veya niyeti. Araçlarınız: zeka ve bilgi.Kayayı kıracak, madeni eriteceksiniz.Önce kelimeyi fethedeceksiniz, sonra heceleri, harfleri.

*Bir aydın yabancı dil bilmese de olur. Yeter ki ana dilini gerçekten bilsin.Her dilden lugatlar bulunmalı kütüphanenizde.Okuduğunuz metinde hiçbir karanlık kelime kalmamalı.

*Okumaktan hangi hakla söz ediyoruz? Okuma terbiyesinden önce, çok daha mühim, çok daha acil disiplinlere muhtacız.Böyle bir ruh haleti içindeki insanlar nasıl, neyi okuyabilirler? Büyük bir yazarın tek satırını anlamaları imkansız.

*Tek kaygısı para olan bir yığın yaşayamaz. Düşünceyi küçümsüyoruz. Kitaba harcadığımız parayı, atlar için harcadığımızla kıyaslarsak, yerin dibine girmemiz gerekmez mi? Kitap sevene kitap delisi diyoruz. Kimseye at delisi dediğimiz yok. Kitap yüzünden sefalete düşen görülmemiş.At uğrunda iflas eden edene.İngiliz milletinin içkiye verdiği para kitaba verildiğinin kaç misli, hiç düşündünüz mü? En güzel kitap bir kalkan balığı fiyatına. Alan nerede?

*Hayatı anlamadan geçip gidiyoruz. Olgunlaşmak kalbin daha hassas, kanın daha sıcak, zekanın daha işlek, ruhun daha huzurlu olması demek. (sf.183-186)


 “Susam ve Zambaklar”ı Proust çevirmiş Fransızcaya. Romancı elli sekiz sayfalık bir girişle eseri –daha doğrusu kendini- tanıtıyor:

*“Ruskin okumaya çok önem verir. Ben bu fikirde değilim.Çocukken okuduğumuz kitapların yeri başka, cazibeleri büyük, hatıraları aziz.Ama bu okumalardan bize kalan, daha çok oturduğumuz yerlerin ve günlerin hatırası.
 Proust yanılıyor mu acaba?
Okumak iki ruh arasında aşıkane bir mulakattır.Her yabancı intiba vuslatın büyüsünü bozar.
Reel olan tabiat değil, kitaplarda görülen rüyadır.Meçhule açılan bir kapıdır kitap.Meçhule, yani masala, esrara, sonsuza.
Proust’a dönelim:
*“Okumak başka sohbet başka. Okurken bir başka düşünceyle temas halindeyiz, ama tek başımızayız. İnsan fikri bakımdan çok daha güçlüdür.Konuşma bu gücü dağıtır.Okurken sadece ilham alırız, kafamız dilediği gibi çalışır.Hem yalnızız, hem beraber.Bir nevi mucize…”

*Sanatçının görevi, tabiatı örten çirkinlik ve manasızlık örtüsünü şöyle bir aralayıvermek. Bak ve gör demek bize, sonra kaybolmak.

*Okuma, içimizdeki meçhul alemin kapılarını açan bir anahtar

*Okuma zihni hayatı uyandırmalı, yerini almamalı onun.Aydın okumak için okur.Kitaba kitap olduğu için perestiş eder.Bulduğunu yükler hafızasına.Sindiremez, hayatına katamaz.Kendi kendini zehirler.Bu fetişist saygı zararlıdır, ama çok yaygındır da.Bu edebi hastalığa büyük adamlar daha çok tutulurlar.
*Büyük zekalar kitabidirler. (sf.187-188)
·      Aşağı yukarı aynı yıllarda bir başka düşünce adamı çok daha haşin, çok daha insafsız bir makale yayımlıyordu.Psikolog romancının “Revue Philosohique” de çıkan bu yazıyı (La  Manie de la lecture, Ossip-Lourié, s.263vd.1915) okumamış olmasına imkan var mı? “Okuma manisi” serlevhalı makale şöyle başlıyor:
*Bütün medeni ülkelerde aynı şikayet: Okumuyoruz. Kitaplar çoğaldıkça okuma sevgisi azalıyor. Ama yine de birçokları için okuma bir mani. Böyleleri incelemek, düşünmek, dinlemek, eğlenmek için okumaz; okumak için okur. Ne sanat heyecanı ararlar, ne zekalarını geliştirme emelindedirler. Çok okurlar, ellerine geçeni okurlar.Sabırsızdırlar, sırtlarından bir yük atmak isterler sanki.Okuduklarını reddetmek veya tartışmak ihtiyacını duymazlar.Kitap kapanır kapanmaz içindekiler unutulur. En büyük zevkleri kitap değiştirmektir. Her matbuaya saldırırlar. Kimi yarısını okur kitabın, kimi yalnız sonuna bakar. Kimi de bir baştan bir başa okur. Okur gibi yapanlar da caba.

*Okuma delisi birçok şeyleri anladığını vehmeder. Başkalarının sözleriyle yetinmek, her konuda başkasının anlayışına başkasının fikrine başvurmak alışkanlıklarının en kötüsü. ‘Kitapta okudum gazetede yazıyor’ gibi sözler iradenin ve kişiliğin yokluğunu gösterir. Aşırı ve düzensiz okuma hafızayı, düşünce mekanizmasını bozar.

*Okuduğunu tahlil etmeyen daha önce okuduklarıyla karşılaştırmayan, her an kendi kafasını kullanmayan zekasını mahveder. Okumak sayfanın bütününü, cümleleri, kelimeleri anlamaktır.Dikkat gevşeyince gölge düşünceler kalır kafada.

*Okuma ile zehirlenenler uykularını kaybederler. Uykusuzluk psikozun başlangıcıdır.
Asır başı ruhaniyatın kahramanlık çağı. Bu dikkate layık makalenin aynı mubalağa ile malul olduğunu düşünüyoruz. Marazi okuma sebep midir, netice mi? Don Kişot’u çıldırtan kitap mı, Don Kişot çılgın olduğu için mi kitap delisi? Proust’a dönelim:
* “Okumak da bir dostluk kurmaktır” diyor.
Okuma dostluğu ilk saf haline irca eder. Kitaplarda merasime ihtiyaç yok. İstersek akşamı onlarla geçiririz.
Bir kendi kendimizle baş başa kalış. Sükut, söz gibi kusurlarımızın, sırıtışlarımızın izini taşımaz.Yazarın düşüncesi ile kendi düşüncemiz arasına egoizmleri sokmaz, konuşmayı yabancı unsurlarla zedelemez.
Kitap sahiden kitapsa dili de saftır.Yazar yabancı cisimleri ayıklamış, düşüncesini olduğu gibi sunmuştur bize. Proust’a dönelim:
*Kitap zekayı kibarlaştırır. Zekanın tavırlarını efendileştirmek için okumak zorundayız.(sf.189-191)

Her kitap, tılsımlı bir saray. Kapıları ilk gelene açılmaz. Büyükler de kıskanç Tanrılar gibi.Kitaplar, kadınlara; kadınlar şehirlere benzer. Her kitapta kendimizi okuruz. Kendimizle yatarız her kadında.(sf.192)

Şuursuz bir büyücü Gütenberg!Işığı paçavraya hapsetmiş.Yüzyılları kutulara doldurmuş.Gütenberg’in çocukları, peygamberleri işportaya dökmüş; tuğla kadar değeri kalmamış dehanın.Eflatun bir sokak kadını gibi her isteyenin yatağına koşuyor. Don Kişot futbol maçı biletinden ucuz. (sf.195)

Talleyrand doğru söylüyor galiba: *Dilin görevi hakikati gizlemektir. (sf.197)
Denize atılan bir şişe her kitap. Asırlar, kumsalda oynayan birer çocuk. İçine gönlünü boşalttığın şişeyi belki açarlar belki açmazlar.(sf.198)

Itır gülün sesi, ışık sonsuzun. Geceleri ölüm konuşur karanlıklarda.(sf:231)

Önce sükut vardı, kelam değil. “Tanrı sükuttur” diyor bir Hint bilgesi. Söz, iki sonsuz arasında bir çırpınış.Hayat gibi sıcak ve dost.Kutupların sessizliğinden bana ne? (sf.233)

İnsanlık daima daha kötü oyuncaklar peşinde koşan bir çocuk (sf.240)

Hakikat kaderin imzasız mektubu. (sf.242)


JURNAL Cilt I (iletişim yayınları 1992)
Kalbi var kitapların, onları bir kerhane sermayesi gibi haşin parmaklarınla mıncıkladın mı senin oldular sanıyorsun. Gaflet. Senin olan sadece on dakikalık tenleri. Konuşmaz seninle kitap, o bir basamak değildir, sırtına basıp ikbale tırmanamazsın.Tırmanmaya tırmanırsın ama, Kapitol’den Tarpea’ya fırlatılmak için. (sf.67)
      
Kahrını çekeceksin kitabın, hizmetinde bulunacaksın.Senelerce, senelerce hiçbir şey beklemeden diz çöküp emirlerini dinleyeceksin…Adam vardır, Aristo’yu Atina kerhanelerinin adresini sormak için, köşe başında bekler.Adam vardır, kenef süpürtür Venüs’e.Ve kitabı ağzına kadar ruhla dolu kutsal bir emanet olarak değil, maddi refahına hizmet edecek bir hüddam olarak görür. (sf.67)
       
Çocuğum, çocuklarım. Ben bu kitapları bütün dünya nimetlerinden, çok defa vazgeçilemeyenden, vazgeçilemeyecekten feragat ederek bir araya getirdim.Size bir dünya, dost bir dünya hazırladım, hazırlıyorum.Fırtınaya tutuldukça sığınacağınız tek liman bu.Daha doğrusu bu limandan ayrılmazsanız kasırgalardan uzak kalırsınız.Bu kitaplar benim sevgililerim.Ama yıllardır konuşamıyoruz.Birbirimizin dilini unuttuk.Bilmem neden darıldılar? Sizin yerinizde olmak için görülmemiş işkencelere razı olabilirdim.Görmek ve dünyanın en büyük insanlarıyla halvet olabilmek. Kadın da şöhret de , kuklaları harekete geçiren bütün ihtiraslar da öyle zavallı ki.Allah sizi bahtiyar etsin. (sf.162) {Yazar 38 yaşında gözlerini kaybeder, bundan sonra çocukları kitaplarını okur, notlarını tutarlar}
       
İnsanın az dostu, çok tanıdığı olmalı, Voltaire’e göre. Kitaplar, kitaplar, kitaplar…Çok kere binlercesi aynı şarkıyı söylüyor.Birinin sesi daha güzel, öteki daha çok falso yapıyor.Binlerce kitap aynı büyük sesin dağılan, boğuklaşan, bazen asırdan asra, bazen ülkeden ülkeye akseden yankıları.. kitap kitabı doğuruyor. Doğurmayan kitaplar da var. Yahut adını taşıyan çocuklarla gerçek hiçbir babalık bağı olmayan kitaplar. Bu kağıt okyanusunda boğulmamak bu Babil Kulesi’nde sükunetle dolaşabilmek için hangi kılavuzun peşinden koşacak, hangi pusulaya güveneceğiz? Hangi tenkitçi? Hepsi ile tanışmaya ömür yetmez.Ya yeniler? (sf.253)

Okumak istediğim kitaplardan pek azını okuyabildim.Tanışmak istediğim kadınlardan hiçbirini tanıyamadım.Görmek istediğim şehirlerden yalnızca İstanbul’u görebildim. (sf.257)




CEMİL MERİÇ(12.11.1916 -13.06.1987)

Fransız idaresindeki Hatay’da Fransız eğitim sistemi uygulayan Antakya sultanisinde okudu. Tercüme bürosunda çalıştı, ilkokul öğretmenliği ve nahiye müdürlüğü yaptı.”Hatay Hükümetini devirmeye çalışma”suçlamasıyla yargılanıp hapis yattı. 1940’da İstanbul Üniversitesi'nde Fransız Dili ve Edebiyatı öğrenimi gördü. Mükemmel düzeyde Fransızca okuyup yazan Meriç, İngilizceyi "anlıyor", Arapçayı kendi ifadesiyle “söküyor”du.
Elazığ’da(1942-45) ve İstanbul’da (1952-54) Fransızca öğretmenliği, İstanbul Üniversitesi’nde okutmanlık yaptı.(1946-63) Sosyoloji bölümünde dersler verdi(1963-74).1955’de retina dekolmanı hastalığıyla görmez oldu. 
Ama olağanüstü çalışma ve üretme temposu düşmedi. 1974’de emekli oldu ve yılların birikimini ardarda kitaplaştırmaya girişti. 13 haziran 1987 de vefat etti.ilk .Kitapları: Bu ülke(1974), Umrandan uygarlığa(1974), Mağaradakiler(1978), Kırk ambar(1980), Bir facianın hikayesi,(1981), Işık doğudan gelir(1984), Kültürden irfana(1985). 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEDEN E-KİTAP OKUYUCU? HANGİ E-KİTAP OKUYUCU?

Zengin Damaklar

Kil tabletten e-kitaba